Seymour Hersh'ün haberi ve "Pennsylvania connection"

11.04.2014 Vatan
Lire en Français | Leer en Español

Dünyada bağımsız, özgür gazetecilik denilince ilk akla gelen isimlerden biri, Amerikalı Seymour Hersh'tür. Kuşkusuz Hersh'ün "iyi gazeteci" olmasının defalarca tescillenmiş olması, her haberinin kayıtsız şartsız doğru olacağı anlamına gelmez. Fakat iddialı bir haberin altında eğer onun imzası varsa, o habere şu ya da bu nedenle burun kıvırmanın, hele bu mesleğin esaslarından olan "haber kaynaklarıyla ilişki" konusunda Hersh'e ders vermeye kalkmanın hiçbir inandırıcılığı ve anlamı yoktur. Dolayısıyla Amerikalı gazetecinin, geçen yıl 21 Ağustos günü Şam'ın doğu banliyölerinden Guta'da meydana gelen kimyasal saldırıdan El Kaide ile ilişkili El Nusra Cephesi'ni sorumlu tutan ve bu örgütün de sarin gazına Ankara'nın yardımlarıyla ulaştığını iddia eden haberini ciddiye almak durumundayız.

İki senaryo

Hersh'e yönelik yalanlamaların hiçbiri onun haberinin yarattığı etkiyi azaltmadı; tam tersine, yalanlamaların zayıflığı Amerikalı gazetecinin doğru yazdığının göstergesi olarak algılandı. Onun haberini doğrulayacak veya yalanlayacak haber kaynaklarına sahip değilim, ancak son birkaç aydır yaşanan bazı gelişmelerden hareketle kabaca iki senaryonun söz konusu olabileceğini düşünüyorum:
1) Gerçekten Ankara, Hersh'ün yazdığı gibi Washington'ı Suriye'de savaşa sokmak için o kimyasal saldırıya bulaştı. Bunun farkında olan Amerikan yönetimi, stratejik açıdan bir dizi konuda işbirliği içinde olduğu Türkiye'yi kaybetmemek için, olaydan sorumlu gördüğü Başbakan R. Tayyip Erdoğan ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a karşı, nihai amacı tasfiye olan bir yıpratma süreci başlattı;
2) Guta saldırısında Ankara'nın hiçbir alakası olmamasına rağmen başka nedenlerle Erdoğan ve Fidan'dan kurtulmak isteyen Washington yönetimi, onları yıpratmak uğruna böyle spekülasyonların dolaşıma girmesine izin verdi, hatta bunu teşvik etti.

MİT krizine yeniden bakmak

Hersh'ün yazısından sonra, geçen yıl eylül ayında (yani Guta olayından kısa bir süre sonra) BM Genel Kurulu için New York'ta bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e değişik platformlarda sık sık Ankara'nın Suriye'de El Kaide ve özellikle El Nusra ile ilişkili olup olmadığının sorulmuş olması (Terörle mücadele konusunda ofanstan defansa) daha fazla anlam kazanıyor.
Hersh'ün yazısından sonra, geçen yıl ekim ayı başında Wall Street Journal'da çıkan "Türkiye'nin istihbarat şefi Suriye'de kendi yolunu çizdi" başlıklı yazının  (Hakan Fidan hakkında yazılanlara altı şerh) satır altı mesajları daha da netleşiyor.
Hersh'ün yazısından sonra, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun makamındaki dörtlü Suriye zirvesinin ortam dinlemesinin kayıtlarının neden seçimlere birkaç gün kala dolaşıma sokulmuş olduğu daha iyi anlaşılıyor.
Yine Hersh'ün yazısından sonra Suriye sınırında MİT tırlarının durdurulması olaylarına, dolayısıyla 17 Aralık sürecine, özellikle sürecin zamanlamasına, buradan hareketle Fethullah Gülen cemaatinin küresel ilişkilerine yeniden bakmak gerekiyor. Hatta daha geriye gidip 7 Şubat 2012 günü patlak veren ve ana hedefi Hakan Fidan olan MİT krizini yeniden değerlendirmek de isabetli olacaktır.
Fidan'ın daha Suriye meselesi gündemde değilken hedef alınmış olmasından hareketle sorunun sadece El Kaide ile ilişki zemininde anlaşılamayacağı da açıktır.
Bununla birlikte, El Kaide hakkında epey araştırma yapmış, kafa yormuş bir gazeteci olarak şunu vurgulamak isterim: Herhangi bir devletin yapacağı en vahim hatalardan biri El Kaide'yi kullanacağını sanması ve buna kalkışmasıdır. (El Kaide'yi kullanmaya kalkan yanıyor)
Yine bir devletin başına gelebilecek en büyük tatsızlıklardan biri de, hiç ilgisi olmamasına rağmen adının El Kaide ile birlikte anılmasıdır.
Ankara'nın bir an önce, El Kaide ile doğrudan ya da dolaylı ilişki iddialarını hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde geçersiz kılması şart.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
28.04.2024 Akşener’den sonra İYİ Parti: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
23.04.2024 Rıfat Bali ile söyleşi: Musa’nın evlâdı Cumhuriyet’in yurttaşı
22.04.2024 Murat Somer ile söyleşi: CHP mi kazandı, AKP mi kaybetti?
21.04.2024 Erdoğan özeleştiri yapabilir veya yakın çevresinden, “Kral çıplak“ diyecek birileri çıkabilir mi?
19.04.2024 Haftaya Bakış (210): Istakozdan Rolex’e – Beklenen Erdoğan ve Özel görüşmesi
17.04.2024 Murat Ağırel ile söyleşi: Türkiye nasıl kara para aklama cenneti haline geldi?
14.04.2024 Kim Erdoğan ile müttefik olmak ister?
12.04.2024 AK Parti “yok hükmünde”, çünkü…
11.04.2024 Ateş İlyas Başsoy ile söyleşi – 31 Mart değerlendirmesi: Köftecilerin gazabı
10.04.2024 Ali Yaycıoğlu ile söyleşi: Erdoğan yorgunu Türkiye’de açılan kapı ve riskler
28.04.2024 Akşener’den sonra İYİ Parti: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
11.02.2016 Hesabên herdu aliyan ên xelet şerê heyî kûrtir dike
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı